PAPAĞANLAR
Papağan denilince derhal sıcak iklimler aklımıza gelirse de, fosil kalıntıları, bu kuşun çok eski çağlarda Avrupa'da ve Asya'nın tropikal kuşak dışındaki bölgelerinde de yaşadığını göstermektedir. Papağanın sayısız çeşitleri vardır. Ufak bir serçe iriliğinde olanları olduğu gibi, iri ara'lar gibi uzunluğu 90 santimi geçenleri de bulunur. Bunların hepsi «Psittaciformes» takımının üyesi olup genel yapı bakımından dikkate değecek derecede benzer kuşlardır. Hâkim renkleri yeşildir, bu urba, kırmızı, sarı, mavi, beyaz ve siyah renklerin de katılmasıyle türüne göre değişmeye uğrar. Renk ve şekil itibariyle eşsiz, uzun tüyler papağanın gösterişini artırır.
Papağanın en dikkate değer özelliği, yırtıcı kuşlarınkinden de kuvvetli, olağanüstü çengelli gagasıdır. Bu gaga çoğu zaman çentiklidir. Gaganın alt yarısı kısa, kalın ve yukarı kıvrıktır. Bu kısım, insan çenesindekilere benzeyen enine bağlarla kafatasma bağlıdır. Papağanın boynu kısa, başı oldukça iridir. Ayaklarında ilginç bir tertip göze çarpar: Birinci ve dördüncü parmaklar arkaya doğru uzamış olduğundan, kuş, ayaklarından, yiyecek tutmada el gibi yararlanabilir. Bu özelliğe pek az kuşta rastlanır. Bekleneceği üzere, papağanlar bu tertip sayesinde kolaylıkla yürür ve ağaca tırmanırlar.
Bu kuşların güçlü bir uçuşu vardır: Çift veya sürü halinde uçar ve bu arada boğuk ve ahenksiz çığlıklar salıverirler. Yuvalannı korurken tıslarlar, başka zamanlarda tiz ıslıklar öttürürler. Tabiattayken başka hayvanlarla insanları taklit etmezler. Fakat esaret hayatında birçok türleri, insanların konuşmasını, hatta gülmesini ve ağlamasını, köpeklerin havlamasını ve çocukların çığlıklarını taklit ederler. Ağızlarından çıkan kelimelerin anlamım şüphesiz bilmezler, ama onlara sabahleyin «Günaydın», akşamları ise Tünaydın» demek öğretilebilmiştir. Demek oluyor ki bu kuşlar, öğrendikleri kelimeler ve cümlelerle günün belli zamanları veya başka şartlar arasında bağlantı kurmayı başarabilmektedirler. Papağanların şahadetinin bazı davalara yön değiştirttiği söylenir. Papağanın taklit kabiliyetinden yazılarında ilk defa bahseden yazar, Milattan ünce 400 sularında Ktesias olmuştur. Yazar, bu tarihlerde Yunanistan'a getirilen Afrika papağanlarını anlatmıştır. Romalılar da İmparator Neron zamanında papağanları kaplumbağa kabuğu ve gümüşten kafeslerin içinde beslerlerdi.
Papağan denilince derhal sıcak iklimler aklımıza gelirse de, fosil kalıntıları, bu kuşun çok eski çağlarda Avrupa'da ve Asya'nın tropikal kuşak dışındaki bölgelerinde de yaşadığını göstermektedir. Papağanın sayısız çeşitleri vardır. Ufak bir serçe iriliğinde olanları olduğu gibi, iri ara'lar gibi uzunluğu 90 santimi geçenleri de bulunur. Bunların hepsi «Psittaciformes» takımının üyesi olup genel yapı bakımından dikkate değecek derecede benzer kuşlardır. Hâkim renkleri yeşildir, bu urba, kırmızı, sarı, mavi, beyaz ve siyah renklerin de katılmasıyle türüne göre değişmeye uğrar. Renk ve şekil itibariyle eşsiz, uzun tüyler papağanın gösterişini artırır.
Papağanın en dikkate değer özelliği, yırtıcı kuşlarınkinden de kuvvetli, olağanüstü çengelli gagasıdır. Bu gaga çoğu zaman çentiklidir. Gaganın alt yarısı kısa, kalın ve yukarı kıvrıktır. Bu kısım, insan çenesindekilere benzeyen enine bağlarla kafatasma bağlıdır. Papağanın boynu kısa, başı oldukça iridir. Ayaklarında ilginç bir tertip göze çarpar: Birinci ve dördüncü parmaklar arkaya doğru uzamış olduğundan, kuş, ayaklarından, yiyecek tutmada el gibi yararlanabilir. Bu özelliğe pek az kuşta rastlanır. Bekleneceği üzere, papağanlar bu tertip sayesinde kolaylıkla yürür ve ağaca tırmanırlar.
Bu kuşların güçlü bir uçuşu vardır: Çift veya sürü halinde uçar ve bu arada boğuk ve ahenksiz çığlıklar salıverirler. Yuvalannı korurken tıslarlar, başka zamanlarda tiz ıslıklar öttürürler. Tabiattayken başka hayvanlarla insanları taklit etmezler. Fakat esaret hayatında birçok türleri, insanların konuşmasını, hatta gülmesini ve ağlamasını, köpeklerin havlamasını ve çocukların çığlıklarını taklit ederler. Ağızlarından çıkan kelimelerin anlamım şüphesiz bilmezler, ama onlara sabahleyin «Günaydın», akşamları ise Tünaydın» demek öğretilebilmiştir. Demek oluyor ki bu kuşlar, öğrendikleri kelimeler ve cümlelerle günün belli zamanları veya başka şartlar arasında bağlantı kurmayı başarabilmektedirler. Papağanların şahadetinin bazı davalara yön değiştirttiği söylenir. Papağanın taklit kabiliyetinden yazılarında ilk defa bahseden yazar, Milattan ünce 400 sularında Ktesias olmuştur. Yazar, bu tarihlerde Yunanistan'a getirilen Afrika papağanlarını anlatmıştır. Romalılar da İmparator Neron zamanında papağanları kaplumbağa kabuğu ve gümüşten kafeslerin içinde beslerlerdi.