LİPOKROM KANARYALAR
TEMEL RENKLER
SARI (ALTIN) TEMEL RENK :
Vahşi kanaryanın orijinal rengi sarıdır ve sarı renk ilk evcil kanaryalarda 20. yüzyılın başlarında "siyah kukuletalı kırmızı siskin" (black -hooded red siskin) (spinus cucullatus) üzerinde kırmızı lipokromunu arttırmak için yapılan deneylerin başlamasına kadar sadece cins kanaryaların tüm formlarında değil, ayrıca renkli kanaryalarda da en önemli rengi oluşturmuştur. Renkli kanaryalarda ki etkisi her ne kadar azalmışsa da önemini korumaktadır. Cins kanarya variyetelerinde ise temel renk olmaya devam etmektedir. Sarı orijinal temel renk olmasına rağmen sergi için arzu edilen tona sahip türleri üretebilmek zordur. Bundan sonra en çok tercih edilen renk parlak yeşil-sarıdır ve bazen citron(ağaç kavunu)-sarısı olarak adlandırılır. Kuş bu renge ancak kahverengi azaltan mavi faktörü taşıyorsa ulaşabilir. Bahsettiğimiz gibi kanaryaların "clear" variyeteleri yeşil renkli kuşlardır ve bunlarda herhangi bir sebepten dolayı melanistik pigment oluşumu engellenmiştir. Buna karşın kuşun genotipinde hem eumelanin siyah hem de phaeomelanin kahverengi pigmentleri üreten genler mevcuttur. Kalıtım modellerini açıklamaya çalışırken bir tek genin mutasyonundan söz ederiz ancak pratikte bu melanin pigmentlerinin üretiminden sorumlu bir çok gen vardır. Optik(görsel) mavi faktöre sahip bir kuş kahverengine oranla daha fazla siyah renk üreten genlere sahiptir. Bu durumda tüm temel renkler parlak görülür.Dağılım oranlarına bakıldığında fazla yaygın olmadığı görülen ve bu arzu edilen özellikleri oluşturan kalıtım modelini korumanın herhangi bir garantisi olmayışı büyük bir sorundur. Ancak belirli kuşların bu arzulanan özellikleri daha büyük oranda taşıdığı görülür. Tüm çiftleşmelerin nesilleri ile ilgili son derece detaylı kayıtların tutulması bu özelliklerin kaybedilmemesi adına şiddetle tavsiye edilir. İdeal olan anlatıldıktan sonra şimdi de oluşan en büyük hatalardan bahsedelim. Bunlar; çok solgun bir renk, yamalı(parçalı) renklenme, mat sarı renk ve tüylerde turuncu tonlanmalarıdır.Yamalı renklenme sarı temel renkli kuşlarda pek görülmez çünkü bunlara renk beslenmesi uygulanmasına gerek yoktur. Doğal renkli ve doğal kaynaklı beslenen kuşlarda da çok az rastlanılır.Soluk rengin görülmesi diyetin içinde yer alan doğal bir madde olan ve kuşlara sarı rengi veren karotenoid luteinin düşük seviyede olduğunu göstermez. Eğer kuş iyi dengelenmiş bir diyet ile beslenmişse rengini otomatik olarak belli eder fakat renk ortaya çıkmıyorsa yem karışımı yeniden düzenlenmelidir. Diyetin yeterli miktarının sade kanarya yemi olmasına ve bunun siyah kolza ( küçük şalgam) ve özellikle brassicas ( anlamını bulamadım-çeviren ) olmak üzere sebzeler ile desteklenmesine özen gösterilmelidir.
Mat renk optik-mavi faktör taşımayan kuşlarda lipokromun karşıt etki gösterdiğini belirtir. Örneğin kahverengini üreten genler siyah rengini üreten genlere baskındır. Mantık olarak bu istenmeyen özelliği gösteren kuşların elimine edilmesi gerekir ancak yetiştirilen en iyi kuşların bir kısmının bu örneklerden üretildiği düşünüldüğünde bu konu üzerinde kesin bir yargıya varmak zordur. Yine çok iyi kayıtlar tutulmalıdır ve yetiştirici kararını bunlara göre oluşturmalıdır.
Kuşlarda turuncu tonlanmalarının oluşması engellenmelidir ve bu yüzden "clear" variyetelerde görüldüğünde eleminasyon önerilir. Sarı temel renkli kanaryalarda turuncu tonlanmalarının oluşmasının iki sebebi vardır: İlk sebep kaza eseri meydana gelmesidir.Örneğin kırmızı temel renkli kanaryalar için kullanılan renklendirme ajanları sarı kanaryaların yemlerine ya da sularına yanlışlıkla karışabilir. Eğer bu durum söz konusu ise tüm stokun elenmesini gerektiren önlemin alınmasına hiçbir şekilde gerek yoktur. Diğer sebep, kuşun homozigot sarı olmayışı ve kırmızı rengin oluşmasına yol açacak bazı genler taşımasıdır. Kendi variyetelerinde meydana gelen yeni mutasyonların az oluşuyla birlikte deneysel yetiştiriciler için amaç mutasyonu sadece dört klasik renge(yeşil, kahverengi, akik (agate) ve isabel) değil diğer tüm temel renklere de transfer etmektir. Kırmızı temel renkli nesilde mutasyon meydana geldiğinde normalde istenmeyen bir proses olan kırmızının beyaz mutasyonlardan biri ile ya da direk olarak sarı ile çiftleşmesi gerekir. Ancak çok özenli tekniklerin uygulanması ile kırmızıdan sarıya olan değişim meyvesini verecek ve ondan sonra bile kırmızı ana renge dönüş beş yıl kadar zaman alacaktır. Bu yüzden bu çiftleşme mümkün olduğu kadar engellenmelidir.Her yerden temin edilebilecek bol stok sayesinde sarı temel renkli kuşlarla kırmızı temel renkli kuşları çiftleştirmeye gerek yoktur. Bu yüzden bu çiftleştirilmelerin yapılmaması ve turuncu tonlanmaları görüldüğünde bu kuşların elimine edilmesi tavsiye edilir.
KIRMIZI TEMEL RENK:
Kanaryalarda bugüne kadar kabul edilen en popüler temel renk kırmızıdır.Mutasyon sırasında oluşan iki beyaz temel renkten farklı olarak, kırmızı temel rengi hibriditasyon yolu ile elde edilmiştir. Deneysel yetiştiriciler kanaryalarında kırmızı lipokromu üretmeyi hedefleyerek işe siyah kukuletalı kırmızı siskin (spinus cucullatus) erkeği ile dişi sarı kanaryayı çiftleştirerek başlamıştır. Bu çiftleşme sonucu meydana gelen dişilerin kısır olduğu ve sonuç olarak işe yaramaz oldukları ortaya çıkmıştır. F1hibrit erkeklerde sınırlı fertiliteye rastlanmış ve bunlar sarı dişiler ile geriye birleştirilmişlerdir. F2 hibritindeki arayış siskin genlerinden sonra azalmıştır. Bu çiftleştirmenin sonucu oluşan dişilerden sarı temel renkli dişiler siskin atalarından miras kalan gen havuzunu düşürmüşlerdir.F3 dişilerin küçük bir kısmında kısırlık tespit edilmiş ve bundan sonra renk elde etmek için, karışık bir iş olan seçici yetiştiricilik başlamıştır.Günümüzde "kırmızı faktör" elde etmek örneğimizde göreceğiniz gibi resesif beyaz ile çiftleştirme yapılınca göreceli olarak daha kolaydır. Bu durumda bile elimizdeki sınırsız kırmızı kanaryalara rağmen amacımıza ulaşmamız beş altı yıl sürebilir. Buna bakarak atalarımızın amaçlarına ulaşmak için gösterdikleri sabrı ve harcadıkları zamanı siz tahmin edin. İkinci dünya savaşının deneyleri yavaşlatması hatta durdurması ile serbest bir şekilde birlikte yetiştirilen kanaryaların tam olarak ne zaman kırmızı renkte olmaya başladıklarını kestirmek zordur. Bu arayış sentetik renklendirme ajanlarını içeren beslenmenin serbest bırakıldığı 1960'ların ortalarına kadar sürmüştür. O zamana kadar toprakta yetişen doğal ürünler dışında herhangi bir maddenin renk beslenmesi amacıyla kullanılmamasına izin verilmemiştir. Kanaryanın temel rengi renk üretiminden sorumlu genler tarafından kontrol edilir. Bu renklenme kuşun yediği yemlerden ileri gelir. Normal sarı renkli kanarya rengini yemindeki karotenoidlerden alır. Sarı renk xanthopyll, kırmızı renk ise karoten adındaki pigmentlerden kaynaklanır. Kırmızıdan sorumlu genin her iki pigmenti de kullanıp kullanmadığı bilinmese de sarıdan sorumlu genin renk kaynağı olarak karoteni kullandığı doğrulanmıştır. Diyetinde karotenoid bulunmayan kanaryalar hangi temel renkte olurlarsa olsunlar beyaza döneceklerdir.Bilinmektedir ki, karoten içermeyen yemle beslenen siskin erkekleri renklerini kaybetmektedir. Bu da göstermektedir ki kırmızı temel renk genetik makyajın yanı sıra diyete de bağlıdır. İlk kırmızı kanarya yetiştiricileri, yüksek oranda karoten içeren doğal kaynaklı yemleri bulabilme sorunu ile karşılaşmışlardır. Yapılan analizlere göre pek çok sebze ürününden sadece altı tanesin 100 ppm (milyonda bir kısım) karoten içerdiği saptanmıştır ve bu altı üründen yalnızca üç tanesi kuşlar tarafından tercih edilmiştir. Bu üçünün arasında yer alan ve 120 ppm karoten içeren havuç en kolay elde edilendir ancak bu sebzenin sıvı da dahil herhangi bir formda verilmesi sonucunda görsel olarak kırmızı kabul edilebilecek kanarya hiçbir şekilde elde edilememiştir. Diğer yüksek karoten içeren iki ürün de -160-250 ppm içeren kuru ot ve 117 ppm içeren otlar - verilmiştir ancak elde edilen sonuçlar yetersizdir. %10 oranında karoten içeren suni renklendirme ajanlarının kullanılmaya başlanılması ile birlikte gerçek kırmızı kanaryaların elde edilmesi rüyası gerçek olmuştur. Bu ürünler ilk tanıtıldıklarında kuşku ile karşılanmıştır. Bu suni ürünlerin kuşta doğal olarak bulunan kırmızı renk üretebilme kapasitesini engelleyebileceği düşünülmüştür. Ancak sarı ve beyaz temel renkli kuşlarda yapılan testlerin sonucuna göre eğer bir kanarya kırmızı renk üretiminden sorumlu genler taşımıyorsa önerilen renklendirme ajanından ne kadar alırsa alsın kırmızı renge sahip olamayacaktır. Belki de yıllar önce yetiştiriciler kırmızı renk adına ulaşılabilecekleri son noktaya ulaşmışlar ama sonuçtan tatmin olmamışlardır. Kesin olan şudur ki son 20 yılda bu konuda çok az ilerleme kaydedilmiş ve ulaşıla bilinecek son nokta eğer hala ulaşılamamış olduğu düşünülüyorsa bile çok yakındır.Tüy dökmeleri sırasında suni renklendirme ajanları ile beslenen kuşların özellikle baş çevresinde olmak üzere mat kırmızı, mor ya da kahverengine dönüştükleri izlenmiştir. Yazar ve ilişkide olduğu yetiştiriciler yaptıkları çalışmalara bakarak fazla miktarda renklendirme ajanı kullandıkları deneylerde oluşan mat ya da alternatif renklenmelerin, kullandıkları ajanlardan değil kuşun genetik yapısından ileri geldiğini anlamışlardır. Örneğin parlak kırmızı görünen kuşlar optik mavi faktöre sahipken, mat görünenlerin genetik yapılarında yüksek oranda kahverengini üreten gen bulunur. Üzücü bir durum dur ki çok az sayıda deneysel yetiştirici kalmıştır ve sonuçta daha fazla çalışma yapılmadan bu teoriyi doğrulamak mümkün değildir. Ancak şu da bir gerçektir ki; bir kuş asimilasyonunun en üst noktasındakinden daha derin bir renge sahip olamaz. Rengi kontrol eden genlerin kalıtımı bir kanaryanın maksimum renklenme miktarının kontrolünde etkili olabilir ve yetersiz beslenen bir kuş asla daha iyi beslenen bir kuş kadar iyi bir renge sahip olamaz.
RENK KONUSU TARTIŞILIRKEN İKİ NOKTAYA DAHA DEĞİNMEK GEREKİR:
Birincisi diyetin etkisidir. Bir kanaryanın diyetinin büyük bölümünü tohum karışımları oluştururken suni renklendirme ajanlarının kullanılmaya başlanması ile daha az öneme sahip olmuştur.Kırmızı kanarya yetiştiricileri için eksi puan sayılan birçok faktör sarı kanarya yetiştiricileri için artı puandır. Kolza( küçük şalgam), devedikeni ve kenevir tohumları sarı renk üreten karotenoidi bol miktarda içerirken yulaf tohumları hiç içermezler.
İkinci değinilmesi gereken nokta ise kuşun bulunduğu çevredir. Her ne kadar bunun bir söylenti mi yoksa gerçek mi olduğu bilinmese de kuvvetli güneş ışığında tüy döken kuşların renginin kısmen ağardığı ve direk güneş ışığına maruz kalmayan bir ortamda tüy döken kuşun rengi ile aynı koyuluğa sahip olmadığı söylenir. Bu teoriyi çürütecek bir kanıt olmadığı için dikkate alınmasında fayda vardır.
DOMİNANT BEYAZ RENK:
17. yy. a kadar geriye gidildiğinde kayıtlar göstermektedir ki beyaz temel renkli kanaryalar mevcuttur ve kalıtım özellikleri ile ilgili çok az çalışma yapılmıştır. Bu kuşların ya da daha sonra Alama stoklarında ortaya çıktıkları kaydedilenlerin bizim şimdi adlandıracağımız dominant beyazlar mı yoksa resesif beyazlar mı olduklarını bilmiyoruz. 1920'lerin sergilerinde dominant beyaz ile karşılaşıyoruz. Ancak kuşun yeni spontan bir mutasyon mu olduğu yoksa uzun zamandır süregelen bir döl mü olduğu kayıtlarda yer almıyor. Adından anlaşıldığı gibi beyaz kanaryanın bu versiyonu dominant heterozigot versiyondur ve bu yüzden lipokrom renklenmesinin tüm diğer formları üzerinde baskındır. Sonuç olarak bir kuş dominant beyaz olsun ya da olmasın bu faktörü taşıyamaz. Bu kalıtım modeli intensive (intensive: yoğun, sık tüyler için kullanılmış ve hep bu şekilde kullandım-çeviren.) tüyler içinde aynıdır.
Çift 1 DOMİNANT BEYAZ X DOMİNANT BEYAZ
Ww Ww
WW Ww wW ww
W değiştirilmemiş normal geni, w mutant allelomorfu gösterir.Böylece dominant beyaz ile dominant beyazın bu çiftleşmesinden beklenen sonuç: %25 Ww normal renkliler, %50 Ww heterozigot dominant beyazlar ve %25 homozigot dominant beyazlar
Çift 2 DOMİNANT BEYAZ X NORMAL
Ww WW
WW WW wW wW
Dominant beyaz ile normalin ( normal kelimesi ile dominant olmayan beyaz kastediliyor) çiftleştirilmesi ile beklenen sonuç: %50 WW normal renkli ve %50 wW heterozigot beyazlar. Eğer iki normal kuşu çiftleştirirsek baskın beyaz yavrular elde edeceğimiz açıktır. Örnek olarak her ne kadar dominant beyaz ile dominant beyazı çiftleştirmiş olsak da bu çiftleştirme tercih edilmez. Çünkü tutulan kayıtlara göre; mutasyon çift dozda meydana geliyorsa, örneğin homozigot dominant ise yavru yaşayamaz yani yumurtadan çıksa bile olgunluğa erişemez. Ancak yazar tarafından araştırılan sınırlı sayıdaki dominant beyaz ile dominant beyaz çiftleştirmeleri bu verileri doğrulama ya da çürütme konusunda yetersiz kalmaktadır. Kayıpların nasıl meydana geldiği tam belirtilmediği, yumurtanın içinde mi yoksa olgunluğa erişememe yüzünden mi olduğu bilimsel bir biçimde açıklanamadığı için bu kayıtlardaki bilgilerin doğruluğu şüphelidir. Tüm heterozigot dominant mutasyonlarda baskınlığın dereceleri vardır. Mutasyonun etkisi gerçek rengi maskeler. Normalde sarıdır ancak tüylerin arasında lipokrom tarafından renklendirilen bazı izole alanlar ile karşılaşmak mümkündür. Bu alanlara genellikle uçuş ve kanat tüylerinin ucunda, boyun bölgesinde rastlanır ve yoğunlukları kuşlardan kuşlara değişiklik gösteriri. Normal koşullarda beyaz mutasyonun sarıyı maskelediğini söyledik. Bı bilimsel nedenlerden çok tarihi nedenlere dayanır. Kırmızıyı maskelememesi için kesinlikle bir sebep yoktur ve bunun yetiştiriciler tarafından bilinmesinde yarar vardır. Böylece kırmızı bir kuşu "clear" sarı ile çiftleştirip bir anda yıllarca oluşturmaya çalıştıkları iyi renklendirilmiş sarı nesli bozmazlar. Carophyll Red veya başka bir sentetik renklendirme ajanı kullanıldığında dominant beyaz faktör tarafından maskelenmemiş lipokrom, rengin kırmızıya ya da turucuya değişmesine neden olacaktır. "Clear" dominant beyazın sergilenme standardında olması için normal lipokrom izlerini taşımayan açık parlak beyaz tüylere sahip olması gerekir.Diğer tüm lipokrom variyetelerinde de olduğu gibi beyaz rengin parlaklığı optik mavi faktörü taşıyan kuşlar tarafından oluşturulur. Ancak dominant beyazlar söz konusu olduğunda bu durum karışıklık gösterebilir. Sarı lipokrom elimine edilmek istendiğinde optik mavi faktör beyazda olduğu gibi lipokrom renklenmesinin üzerinde etkili olarak onu daha belirgin bir hale getirecektir. Tam bir cevap olmasa da ileride daha detaylı olarak değineceğimiz fildişi ( ivory) faktör devreye girecektir. Fildişi faktörün rolü normal lipokrom rengini modifiye etmektir: sarıya eklendiğinde rengi parlak sarıdan soluk limon sarısına çevirir. Tahmin edileceği gibi beyaz üzerinde etkisi yoktur. Henüz değinmediğimiz sebepler yüzünden fildişi faktörün eklenmesi ayrıca uçuş tüylerindeki herhangi bir lipokrom izini de yok eder. Uçuş tüyleri lipokrom birikintilerinin en sık oluştuğu bölgelerdir.Uzun süre dominant beyaz kuşların sadece non-intensive ( yoğun olmayan) kuşlarla çiftleştirilmesi gerektiğine inanıldı. Artık bu durumun değiştiği söylenebilir fakat yine de böyle düşünülmesinin sebebi dominant beyaz faktörün bir şekilde tüy kalitesinde bozulmaya neden olduğuna inanılmasıdır. Tabii bu doğru olamaz. Çünkü bu faktör tüylerin kalitesinden değil, lipokromun tüylerde meydana getirdiği renk değişimini sınırlamak ile görevlidir. Renkli kanarya terminolojisinde dominant beyaz kuş "silver"( gümüş) olarak adlandırılır ve bu terimin kullanıldığı durumlarda resesif değil de dominant beyaz kanaryadan bahsedildiği anlaşılmalıdır.
RESESİF BEYAZ:
Resesif beyaz mutasyon homozigot resesif versiyondur yani faktörün görünmesi için sorumlu her iki genin mutasyona uğramış olması gerekmektedir. Dolayısı ile beyaz dominant karşılığından farklı olarak, resesif beyaz faktör eğer faktörü taşıyan yada gösteren bir eş ile çiftleştirilirse beyaz bir kuş meydana gelebilir. Bu olay aşağıdaki tabloların incelenmesi ile görülebilir:
Çift1 RESESİF BEYAZ X RESESİF BEYAZzz zz
zz zz zz zz
Yani bir resesif beyaz diğer bir resesif beyaz ile çiftleştirildiğinde tüm yavrular resesif beyaz olur.
Çift 2 RESESİF BEYAZ X RESESİF BEYAZ taşıyıcı NORMAL
zz zZ
zz zZ zz zZ
Yukarıdaki eşleştirmeye göre tam resesif beyaz ile resesif beyaz taşıyıcı normal ebeveynlerden teorik olarak %50 resesif beyaz ve %50 resesif beyaz taşıyıcı normal yavrular elde edilebilir.
Çift 3 RESESİF BEYAZ taşıyıcı NORMAL X RESESİF BEYAZ taşıyıcı NORMAL
Zz Zz
ZZ Zz zZ zz
Resesif beyaz taşıyıcı normal ile resesif beyaz taşıyıcı normal; %25 homozigot normal, %50 heterozigot normal, %25 homozigot resesif beyaz verir. Bu tür bir çiftleşmedeki tek problem homozigot ve heterozigot normal yavruların fenotipinin aynı olması ve hepsinin genotiplerinin belirlenmesi için eşleştirme testlerinin yapılması gerekliliğidir.
Çift 4 RESESİF BEYAZ X NORMAL
zz ZZ
zZ zZ zZ zZ
Dördüncü olası eşleşme ise bir tam ( ya da homozigot) resesif beyazın bir homozigot ( ya da taşıyıcı olmayan) normal kuşla eşleştirilmesidir. Bu çiftleşme ile yalnızca görsel olarak normal kabul edilen kuşlar elde edilebilir. Ancak hepsi resesif beyaz faktörü taşır. Dişiler ve erkeklerin yerleri değiştirilse de aynı sonuçlar elde edilecektir.
Resesif beyazın ilk örneği bir "ticked" (açıklama için bakınız 1. sayfa- çeviren)kanarya idi ve 1908'dwe Yeni Zellanda 'da Miss Lee tarafından yetiştirilmişti ve tüm beyaz resesifler bu kuştan köken alıyordu. Mutasyonun amacı tüylerde lipokrom renklenmesinin tamamen önlenmesidir. Kuşun derisinin rengi de normal pembeden leylak rengine değişir. Ancak bunu sadece yavrunun hayatının ilk günlerinde görebilmek mümkündür. Dominant beyaz karşılığından farklı olarak resesif beyaz her zaman "clear" beyaz olarak kalacaktır ve bu durumun diyete eklenebilecek herhangi bir madde ile ilgisi yoktur. Bazen dominant beyaz ile resesif beyazın en iyi örneklerini birbirinden ayırmakta zorluk çekilebilinir. Kuştaki yağ durumu kontrol edilerek bu sorunun üstesinden kolaylıkla gelinir.Yağ göğüs kafesinin altında ve üstünde kolaylıkla izlenebilir. Resesif beyazlarda diyete bağlı olmaksızın yağın rengi beyaz iken , dominant beyazlarda yağın rengi diyete bağlıdır ve kuşun rengi eğer sentetik renklendirme ajanları ile besleniyorsa kırmızıya dahi çalabilir. Resesif beyazların büyük bir avantajı bunların "clear" kırmızı variyeteler ile rahatlıkla birleşebilmeleridir. Yetiştiricinin tüy döküm sırasında sunulan renklendirme ajanlarının yavrular tarafından alınıp alınmadığına dikkat etmesine gerek kalmaz.Sarı temel renkli kuştan kırmızı rengin izlerini silmek çok zor olsa da sarıyı baskılayan dominant ya da resesif beyaz ya da sarı temel renkli kuşlarla 4-5 yıl boyunca süren çiftleşmeler sonucu iyi kalite kırmızı kuş elde etmek çok zor değildir. Önerilen sistem koyu kırmızı kuşla başlamak ve bunu resesif beyaz ile birleştirmektir. Bu birleşmeden elde edilecek kuşlara renk beslenmesi uygulanırsa orta seviyede turuncu renge sahip olacaktır. Eğer sadece bir çift kullanılıyorsa ikinci yıl erkek kardeş dişi kardeş ile birleştirilmelidir. Böylece meydana gelecek tüm resesif beyazlar ( bizim kalıtım tablolarımıza bakıldığında resesif beyazların oranının %25 olduğunu görürüz) üçüncü sezon için saklanmalıdır. Daha sonra dördüncü senede en koyu renkli kuşlar arasından seçilen kardeşler tamamen farklı kökenli bir koyu kırmızı renkli kuşla çiftleştirilir. Aynı şekilde resesif beyaz yavrular , resesif beyaz faktör taşıyıcılar elde etmek için koyu renkli kırmızı bir kuşla çiftleştirilir. Bundan sonra kırmızıyı baskılayan resesif beyaz kuş nesli elde etmek oldukça kolay olacaktır. Kırmızıyı baskılayan dominant beyaz kuşlarda olduğu gibi, yetiştiricilere genetik makyaj hakkında bilgi verilmesine özen gösterilmelidir ki sarı temel renkli nesil bozulmasın.
Beyaz resesif mutasyonlar yemlerinde bulunan A vitamininden faydalanamaz ve bu yüzden A vitamini eksikliğinden kaynaklanan hastalıklara dikkat edilmelidir.Bunun için yemine veya suyuna vitamin takviyeleri yapılmalıdır. Tüy dökmeleri sırasında yüksksek oranda vitamin A içeren Corophyll Red verilebilir. Daha gelenksel bir yöntem sığır iç yağı vermektir. Resesif beyaz kanaryaların vitamin A'dan faydalanamadığına uzun zamandan beri inanılmaktadır. Bunun aksini kanıtlayacak veri bulunmamaktadır. Ancak yazar kendi yetiştirdiği kuşlar arasında yer alan beyaz resesif kanaryalara diğer kuşlarla aynı bakım şartlarını sağlamış, yemlerine diğerlerinden farklı bir ilave yapmamış ve sonuçta birkaç yılı içeren bir zaman zarfından sonra resesif beyaz mutasyonlardan elde ettiği başarının diğer kuşlarla aynı olduğunu görmüştür.
Bir zamanlar beyaz kanaryaların diğerlerinden daha hassas, narin olduğu düşünülür ve bu yüzden meydana gelecek yavruların çok narin olacağından ve olgunluğa erişemeyeceklerinden korkularak "clear" örneklerde resesif beyaz ile resesif beyazın çiftleştirilmesine karşı çıkılırdı. Kendi variyeteleri içinde problem daha az belirgin hale geldi. Son on yılda yazar kendi çiftleştirme sonuçlarını temel alarak bu konuya bir açıklık getirmede fayda görüyor. Sadece güçlü, sağlam ve sağlıklı örneklerin birbirleri ile birleştirilmesi sonucu alınan sonuçlar resesif beyaz ile resesif beyaz ile çiftleştirildiğinde alınan sonuçtan farklı değildir. Ancak belirtilmelidir ki böyle bir çiftleşmeden elde edilen yavrular resesif beyaz taşıyan normaller ile çiftleştirilir.